
Çocuk Bakımı Sadece Annenin Görevi Mi? Uzmanından Şok Açıklamalar!
Prof. Dr. Kadriye Bakırcı, Türkiye'deki doğum ve ebeveyn izinleri konusundaki mevcut yasal düzenlemelerin kadınları ev içi sorumluluklarla yalnız bıraktığını ve bunun da istihdam ile toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirdiğini belirtti. Bakırcı, çocuk bakımının sadece annelerin değil, toplumun ortak sorumluluğu olması gerektiğini vurguladı.
Bakım Yükümlülüğü Toplumsal Bir Sorumluluktur
Prof. Dr. Bakırcı, çocuk bakımının toplumsal bir yükümlülük olarak kabul edilmesi gerektiğini savundu. Kreşler, yuvalar ve destek hizmetlerinin bu nedenle hayati öneme sahip olduğunu belirten Bakırcı, aksi takdirde kadınların istihdamdan uzak kalacağını ifade etti. Bakırcı'ya göre, çocuk bakımı sadece ebeveynlerin değil, aynı zamanda devletin ve işverenlerin de sorumluluğundadır. Bu noktada devlet, yerel yönetimler ve işverenler hukuksal yükümlülüklerini yerine getirmelidir.
Eşitsiz İzinler ve İstihdam Sorunları
Türkiye'deki mevcut uygulamaların kadınları ev işleri ve çocuk bakımı gibi yüklerle baş başa bıraktığını belirten Bakırcı, bu durumun hem istihdam hem de toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştirdiğini söyledi. TÜİK verilerine göre, 3 yaş altı çocuğu olan 25-49 yaş grubundaki kadınların istihdam oranı sadece %27,1 iken, erkeklerde bu oran %90,1'dir. Bu durum, kadınların iş hayatında karşılaştığı zorlukları açıkça göstermektedir.
Bakırcı, Türkiye’de çocuk bakım izinlerinin kadın ve erkek çalışanlar açısından eşit olmadığını vurgulayarak şunları söyledi:
“Kadınlar doğum öncesi ve sonrası toplam 16 haftalık izin kullanabiliyor. Eşi doğum yapan erkeklere ise yalnızca 5 gün ücretli izin veriliyor. Babalık izninin, Avrupa Birliği standartlarına göre en az 10 gün olması gerekiyor.”
Kadın çalışanların, doğumun ardından üç farklı yasal izinden yararlanabildiğini belirten Bakırcı, bu seçenekleri şöyle sıraladı:
- Altı aya kadar ücretsiz izin (isteğe bağlı)
- Haftalık çalışma süresinin yarısı kadar ücretsiz izin (isteğe bağlı; birinci doğumda 60, ikinci doğumda 120, sonraki doğumlarda 180 gün)
- Çocuğun ilköğretim yaşına kadar kısmi süreli çalışma talebi.
Bakırcı, bu üçüncü seçeneğin erkek çalışanlar için de geçerli olduğunu, dolayısıyla babaların da doğum sonrası kısmi süreli çalışma hakkına sahip olduğunu, ancak ücretsiz izinlerin yalnızca kadınlara tanınarak ayrımcılık yapıldığını hatırlattı. Ayrıca evlat edinme durumunda da benzer izin haklarının mevcut olduğunu ekledi.
Çözüm Önerileri ve Avrupa Örnekleri
Prof. Dr. Bakırcı, kadınların izinden döndüklerinde işlerini kaybetme riskine karşı iş güvencesinin sağlanmasının önemli olduğunu belirtti. İzin kullanan ebeveynin önceki pozisyonuna geri dönebilmesinin garanti altına alınması gerektiğini vurguladı. Ayrıca, İsveç ve Fransa gibi ülkelerdeki ebeveyn izni sistemlerinin örnek alınabileceğini, bu sistemlerin hem kadınların istihdamda kalmasını sağladığını hem de doğum oranlarının düşmemesine yardımcı olduğunu ifade etti.
Bakırcı, AB’nin bu konudaki yaklaşımının daha eşitlikçi olduğunu belirterek, AB’de çocuk bakım izninin ebeveyn izni olarak düzenlendiğini, AB’nin ebeveyn iznini transfer edilemeyen biçimde kadın ve erkek arasında paylaştırmayı öngördüğünü söyledi. Bu sayede sadece kadınların değil, babaların da çocuk bakımında aktif sorumluluk almasının sağlandığını dile getirdi.
Sonuç: Eşitlik İçin Adımlar Atılmalı
Prof. Dr. Kadriye Bakırcı'nın açıklamaları, Türkiye'deki çocuk bakımı ve ebeveyn izinleri konusundaki mevcut durumun kadınlar üzerindeki yükünü ve istihdamdaki eşitsizliği gözler önüne seriyor. Çocuk bakımının toplumsal bir sorumluluk olarak kabul edilmesi, yasal düzenlemelerin güncellenmesi ve işverenlerin destekleyici politikalar geliştirmesi, kadınların iş hayatında daha fazla yer almasını sağlayacak ve toplumsal cinsiyet eşitliğine katkıda bulunacaktır. Bu konuda atılacak adımlar, Türkiye'nin uluslararası arenadaki itibarını da artıracaktır.