Trabzon'da etkili olan sağanak yağış, hayatı felç etti. Cadde ve sokakları göle çeviren sel suları, araçları sürükledi ve birçok ev ile iş yerini su altında bıraktı. Felaketin boyutu, drone ile çekilen görüntülerle gözler önüne serildi. Bölgede yaşayan vatandaşlar, yağmurun dinmesiyle birlikte hasar tespit ve temizlik çalışmalarına başladı.

Sel Felaketinin Nedenleri ve Sonuçları

Trabzon'da yaşanan bu şiddetli sel felaketinin başlıca nedenleri arasında, iklim değişikliğinin etkisiyle artan aşırı hava olayları, yetersiz altyapı ve dere yataklarına yapılan yanlış yerleşimler gösteriliyor. Sel sularının çekilmesiyle birlikte ortaya çıkan hasar, bölgedeki yaşamı olumsuz etkiledi. Birçok ev ve iş yeri kullanılamaz hale gelirken, ulaşım da aksamalar yaşandı.

Sel felaketinin sonuçları sadece maddi hasarla sınırlı kalmadı. Sel sularının taşıdığı çamur ve atıklar, bölgede hijyen sorunlarına yol açarken, salgın hastalık riskini de artırdı. Ayrıca, sel felaketinde yaralanan vatandaşlar da oldu. Yetkililer, selden etkilenen bölgelerde acil yardım çalışmalarına başlarken, hasar tespit çalışmalarının da sürdüğünü bildirdi.

Trabzon'da Yaşam Neden Bu Kadar Riskli?

Trabzon'un coğrafi yapısı, bölgeyi doğal afetlere karşı daha savunmasız hale getiriyor. Dik yamaçlar, dar vadiler ve hızlı akan dereler, sağanak yağışlarda sel ve heyelan riskini artırıyor. Ayrıca, bölgedeki yapılaşmanın plansız olması ve dere yataklarına yakın yerleşimler, sel riskini daha da artırıyor.

Trabzon'da sel riskini azaltmak için alınması gereken önlemler arasında, altyapının güçlendirilmesi, dere yataklarının temizlenmesi, plansız yapılaşmanın önüne geçilmesi ve halkın bilinçlendirilmesi yer alıyor. Ayrıca, iklim değişikliğinin etkileriyle mücadele etmek için de küresel düzeyde adımlar atılması gerekiyor.

Trabzon'da yaşanan sel felaketi, iklim değişikliğinin ve plansız yapılaşmanın nelere yol açabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi. Bu tür felaketlerin önüne geçmek için, hem yerel hem de küresel düzeyde daha fazla çaba gösterilmesi gerekiyor. Unutulmamalıdır ki, doğaya saygılı bir yaşam, geleceğimizi güvence altına almanın en önemli yoludur.