Son dönemde Saraçhane'de gerçekleşen eylemler, gençlerin apolitik olduğu yönündeki genel kanıyı sarstı. Yeditepe Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Demet Lüküslü, gençlerin siyasi aktör olarak nasıl konumlandığını, gençlik içindeki sınıfsal çeşitliliği ve yaşadıkları çoklu krizlerin etkilerini değerlendirdi. Lüküslü, gençliğin homojen bir kitle olmadığını, farklı sınıfsal aidiyetler taşıyan çok katmanlı bir yapı olduğunu vurguladı.
Çoklu Krizler ve Gençlik
Günümüzün "çoklu krizler dönemi" olarak tanımlandığını belirten Lüküslü, bu krizlerin gençleri nasıl etkilediğini şöyle açıklıyor: "İçinde yaşadığımız dönem küresel ölçekte 'çoklu krizler çağı' olarak adlandırılıyor. Bu dönemin en önemli özelliği ise farklı krizlerin iç içe geçmesi ve belirsizliklerle dolu olması. Tüm bu olup bitenden tabii ki gençler de etkilendi, etkileniyor. Bu çağda bir siyasal aktör olarak gençlik de hem eski gücünü yitirdi hem de kırılgan bir kategori olarak karşımıza çıktı."
Lüküslü, gençliğin homojen olmadığını ve farklı ailelerin ve sınıfların içine doğmuş gençleri barındırdığını belirtiyor. Kapitalizmin kriziyle birlikte gençlerin ekonomik gelecekleriyle ilgili kaygıları artarken, prekarite (güvencesiz çalışma) ekonomik hayatlarının merkezine yerleşiyor. Küresel ölçekte yapılan çalışmalarda geleceksizlik temasının önemli bir yer tuttuğunu vurgulayan Lüküslü, Türkiye'de üniversite ve öğrenci sayısındaki artışın diploma enflasyonuna yol açtığını, ancak iş piyasasında benzer bir artışın yaşanmadığını ifade ediyor. Bu durum, gençlerde büyük bir memnuniyetsizlik ve hayal kırıklığı yaratıyor.
Lüküslü, gençlerin memnuniyetsizliğini ve hayal kırıklığını anlayan ve onlar için politikalar üreten siyasal aktörlerin eksikliğinin de altını çiziyor. Bu durumun kimi zaman gençleri gelecek kaygılarıyla dolu bunalımlara sürüklediğini, kimi zaman ise protestolar aracılığıyla kendini gösterdiğini belirtiyor. Ayrıca, yükselen ırkçılık, milliyetçilik ve eril şiddet gibi olayların da aynı durumun ve sorunlara çözüm bulunamamasının farklı tezahürleri olduğunu ekliyor.
Saraçhane Eylemleri ve Gençlik Profili
Saraçhane eylemlerinde öne çıkan genç profiline değinen Lüküslü, medyada bu eylemlere katılan gençlerin çoğunlukla "öğrenci" kimliğiyle temsil edildiğini, ancak NEET (ne eğitimde ne istihdamda olan) ya da düşük ücretli, güvencesiz işlerde çalışan gençlerin de bu eylemlerde yer aldığını belirtiyor. Bu durumun, belirsizlikler çağının her kesimden genci etkilediğini gösterdiğini ifade ediyor.
Lüküslü, eylemlerin aslında bir siyasal parti tarafından örgütlendiğini, ancak eylemlerdeki itirazın sadece o partiye ait olmadığını, farklı kesimlerden kişileri birleştirdiğini vurguluyor. Yaşananlardan memnuniyetsizliğini ve gidişata itirazını gösteren geniş bir kitlenin varlığına dikkat çekiyor.
Gençlerin sınıfsal konumu hakkında farkındalığına ilişkin soruya Lüküslü, gençlerin içine doğduğu dünyanın sınıfsal analizlerin pek revaçta olmadığı bir döneme denk geldiğini belirtiyor. Bu nedenle, gençlerin yaşadıkları sorunların temelinde kapitalizmin krizini değil, kendi sorunları olduğunu düşünebildiklerini ifade ediyor. Ancak eşitsizlikleri hissetmek ve hayal kırıklıklarıyla birlikte yaşamak, geniş kesimlerce hissedilen bir durum olarak karşımıza çıkıyor.
Dijitalleşmenin gençlerin bilgiye erişimi ve sosyo-ekonomik konumlarını algılamaları üzerindeki etkisine değinen Lüküslü, sosyal medyanın sınıfsal eşitsizlikleri hiç olmadığı kadar gözler önüne serdiğini, bu durumun gençlerin yaşadıkları göreceli yoksunluğu artırıcı bir rol oynadığını belirtiyor.
Gençlik ve Siyasi Özne Olma
Gençlerin sıklıkla "tüketici", "neoliberal değerlerle biçimlenmiş" ya da sadece "seçmen davranışı" üzerinden değerlendirilmesine karşı çıkan Lüküslü, Saraçhane'deki harekette doğrudan eyleme geçen ve siyasete müdahil olan bir gençlik profilinin görüldüğünü vurguluyor. Bu durumun, gençlerin nesneleştirilmesine karşı bir duruş olduğunu ifade ediyor.
Lüküslü, modern Türkiye tarihinde gençlik mitinin çok güçlü olduğunu ve bu mitler sebebiyle gerçeklerden çok mitlerin konuşulduğunu belirtiyor. Gençlik mitinin gençlik hareketi için hem bir lütuf hem de lanet olarak işlev gördüğünü, bir yandan gençlik hareketine önemli bir güç verdiğini, diğer yandan ise gençliğin omuzlarına büyük bir yük bindirdiğini ve hatta yetişkinlerin sahip olduğu sorumluluğu görmezden geldiğini ifade ediyor.
Gezi kuşağı ile genç kuşağı arasında benzerlikler ve farklılıklar olduğunu belirten Lüküslü, Gezi'nin üzerinden geçen zaman içinde hem dünyada hem de Türkiye'de birçok şeyin değiştiğini vurguluyor. Önemli olanın, bu hareketliliğin yarattığı siyaset ve sorunların çözümüne dair adım atılıp atılamayacağı olduğunu ifade ediyor.
Saraçhane eylemleri, gençlerin apolitik olmadığını ve yaşadıkları sorunlara karşı seslerini yükseltmeye hazır olduklarını gösterdi. Prof. Dr. Demet Lüküslü'nün değerlendirmeleri, gençliğin sınıfsal farklılıklarını, krizlerle mücadelesini ve siyasi aktör olarak konumunu anlamak için önemli bir çerçeve sunuyor. Gelecek, gençlerin bu direnişinin nasıl bir etki yaratacağını gösterecek.