Rehine Rejimi Mi? Karaca'dan Erdoğan'a Şok Sözler!
Gündem

Rehine Rejimi Mi? Karaca'dan Erdoğan'a Şok Sözler!


10 April 20255 dk okuma27 görüntülenmeSon güncelleme: 05 September 2025

CHP Milletvekili ve TBMM Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca, gazeteciler Timur Soykan ve Murat Ağırel'in gözaltına alınmasına sosyal medya hesabından sert tepki gösterdi. Karaca, yaşanan bu durumu "otoriter mübadele rejimi" olarak nitelendirerek, "Erdoğan rejimi bir siyasal iktidar değil, bir 'rehine rejimi'dir" ifadelerini kullandı. Bu açıklama, siyaset gündemine bomba gibi düştü.

Karaca'dan Sert Eleştiriler: "Tutsak Rotasyonu"

Karaca, paylaşımında İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat'ın tahliye edilmesine dikkat çekerek, hemen ardından iki gazetecinin gözaltına alınmasının bu "rehine rejiminin" açık bir örneği olduğunu savundu. Bu durumun, iktidarın muhalif sesleri susturma çabası olarak değerlendirildiğini belirtti. Karaca, "Bu rejim adalet dağıtmıyor, toplumu 'tutsak rotasyonu'yla yönetmeye çalışıyor" diyerek, yaşananların sistematik bir baskı politikası olduğunu vurguladı.

Türkiye'nin siyasi arenasında yaşanan bu tür gelişmeler, sık sık tartışmalara yol açıyor. İktidar ve muhalefet arasındaki gerilim, basın özgürlüğü ve adalet konularında yoğunlaşıyor. Gülizar Biçer Karaca'nın bu sert eleştirileri, mevcut siyasi iklimin ne kadar kutuplaşmış olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

"Siyasal Sadizmle Yönetilen Denge Tiyatrosu"

Karaca, bu durumu "siyasal sadizmle yönetilen denge tiyatrosu" olarak tanımladı ve bu "çürümüş denge oyununun" ifşa edilmesi gerektiğini belirtti. Bu ifadeler, iktidarın muhalefeti sindirme ve toplumu korkutma stratejisi izlediği yönündeki eleştirileri destekler nitelikte. Karaca'nın bu açıklamaları, sosyal medyada geniş yankı uyandırdı ve birçok kişi tarafından desteklendi.

Siyasi arenada bu tür sert eleştirilerin ve suçlamaların artması, demokrasinin işleyişi açısından önemli bir sınav teşkil ediyor. İktidarın, muhalefetin sesini kısmak yerine, eleştirilere açık olması ve diyalog yoluyla sorunları çözmeye çalışması gerekiyor. Basın özgürlüğünün korunması ve adil yargılamanın sağlanması, hukukun üstünlüğüne dayalı bir devletin temel unsurlarıdır.

Türkiye'de siyasi kutuplaşmanın derinleşmesi, toplumsal ayrışmayı da beraberinde getiriyor. Farklı görüşlere sahip insanların bir araya gelerek ortak bir zeminde buluşması, demokrasinin sağlıklı bir şekilde işlemesi için hayati önem taşıyor. Siyasi liderlerin, uzlaşmacı bir dil kullanarak toplumu birleştirmeye yönelik adımlar atması gerekiyor.

Bu gelişmelerin ardından, Türkiye'nin geleceği hakkında çeşitli senaryolar konuşulmaya başlandı. Siyasi analistler, iktidarın bu tür baskı politikalarının uzun vadede sürdürülebilir olmadığını ve toplumsal tepkilere yol açabileceğini belirtiyor. Muhalefetin ise, birlik ve beraberlik içinde hareket ederek iktidara karşı daha güçlü bir alternatif oluşturması gerektiği vurgulanıyor.

Türkiye'nin siyasi arenasında yaşanan bu tür olaylar, sadece iç politikayı değil, dış ilişkileri de etkiliyor. Avrupa Birliği ve diğer uluslararası kuruluşlar, Türkiye'deki insan hakları ihlalleri ve basın özgürlüğü konusundaki endişelerini dile getiriyor. Türkiye'nin, uluslararası arenada itibarını koruması ve güvenilir bir ortak olarak kalması için, demokratik değerlere saygı göstermesi ve hukukun üstünlüğünü sağlaması gerekiyor.

Sonuç

Gülizar Biçer Karaca'nın Erdoğan rejimi hakkındaki sert eleştirileri, Türkiye'nin siyasi gündemine damga vurdu. Gazetecilerin gözaltına alınması ve İBB Genel Sekreter Yardımcısı'nın tahliyesi gibi olaylar, Karaca'nın "rehine rejimi" benzetmesini güçlendirdi. Bu durum, Türkiye'deki siyasi kutuplaşmanın ve gerilimin ne kadar derin olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Siyasi analistler, bu tür gelişmelerin uzun vadede Türkiye'nin demokrasisi ve uluslararası ilişkileri üzerinde önemli etkileri olabileceğini belirtiyor.