Mekke'nin kalbinde, İslam tarihinin en önemli yapılarından biri olan Hz. Hatice'nin evi, günümüzde bile merak uyandırmaya devam ediyor. Ahmed Zeki Yamani'nin kaleminden çıkan ve Muttalip Tütüncü'nün Türkçeye kazandırdığı "Hz. Hatice'nin Evi" adlı eser, bu mübarek mekânın tarihsel sürecini, geçirdiği değişimleri ve Mimar Sinan'ın dahi dokunuşlarını gözler önüne seriyor. Ketebe Yayınları'ndan çıkan bu eser, Hz. Hatice'nin hayatına, Hz. Peygamber (sav) ile evliliğine ve evin Mekke'deki konumuna ışık tutuyor.
Hz. Hatice'nin Evine Yolculuk: Tarihi Bir Bakış
Hz. Hatice'nin evi, İslam'ın ilk yıllarında birçok önemli olaya tanıklık etmiştir. Hz. Hatice, Hz. Ali ve Zeyd ibn Hârise'nin İslam'ı ilk kabul edenlerden olduğu bu ev, aynı zamanda vahyin indiği ve İsra ve Miraç yolculuğunun başladığı kutsal bir mekândır. Bu evin İslam tarihindeki benzersiz konumu, sonraki dönemlerde de korunarak günümüze kadar ulaşmıştır.
Hicretten sonra Hz. Ali'nin abisi Akil bin Ebu Talip tarafından satın alınan ev, daha sonra Muaviye bin Ebu Süfyan'a geçmiştir. Muaviye, evin ana formunu bozmadan onarımlar yapmış ve mescit olarak ziyarete açarak korunmasını sağlamıştır. Tarih boyunca birçok seyyah ve tarihçi tarafından bahsedilen bu ev, İslam dünyası için büyük bir öneme sahiptir.
- İbn Cübeyr (1183)
- İbn Battuta (1315)
- Evliya Çelebi (1671)
- Johann Burckhardt (1813)
Mimar Sinan'ın Dokunuşu: Osmanlı Dönemi Restorasyonları
Hz. Hatice'nin evi, ayakta kaldığı asırlar boyunca Abbasiler, Eyyûbiler, Memlükler ve Osmanlılar tarafından birçok kez onarım görmüştür. Özellikle Osmanlı döneminde Kanuni Sultan Süleyman, IV. Murad, III. Ahmed ve II. Abdülhamid dönemlerinde önemli bakım ve onarımlar yapılmıştır. 1524 yılında ise Mimar Sinan'ın gözetiminde evin belli yerleri tamamen yıkılıp yeniden inşa edilmiştir. Bu restorasyon, evin mimari yapısına büyük bir katkı sağlamış ve günümüze ulaşmasında önemli bir rol oynamıştır. 1635'te ise Rıdvan Ağa'nın üstlendiği bir restorasyon daha geçirilmiştir.
Evliya Çelebi, 1671 yılında Mekke'ye yaptığı hac ziyareti sırasında evin muhteşem yapısını detaylı bir şekilde anlatmıştır. Seyahatnamesinde, işlemeli ipek halılarla döşenmiş, kubbeleri avizeler, şamdanlar ve kandillerle süslenmiş olan evin beyaz kireçle kaplı kubbeli olduğunu, duvarlarının çini porselenle bezeli bir avlusu ve mihrabıyla yerden yüksek bir mescidin yer aldığını aktarmaktadır.
Gün Yüzüne Çıkarılan Tarih: Kazı Çalışmaları ve Sonrası
Yaklaşık on dört asır boyunca varlığını sürdüren Hz. Hatice'nin evi, 20. yüzyılın başlarında bakımsız bir hale gelerek toprak altında kalmıştır. Ancak 1989 yılında Mescid-i Haram'ın dış avlusunu genişletme çalışmaları sırasında yapılan kazılarda evin kalıntıları gün yüzüne çıkarılmıştır. Suud kralı Fahd bin Abdülaziz'in izni ve devrin petrol bakanı Zeki Yamani'nin desteğiyle yapılan bu kazılar, evin ana unsurlarının ortaya çıkarılmasını sağlamıştır.
Kazı çalışmaları sırasında evin temellerinde giriş, odalar, iç ve dış avlu tespit edilmiştir. Ayrıca Hz. Fatıma'nın doğduğu oda, vahiy kubbesi, Hz. Peygamber'in namaz odası (gizlenme yeri),misafir ağırlama odası, ağıl ve mescitten oluşan yapı topluluğu da ortaya çıkarılmıştır. Tamamlanan kazı çalışmalarının ardından evin üzeri, özgün yapısını korumak amacıyla kumla örtülerek kapatılmıştır.
Hz. Hatice'nin evi, İslam tarihinin en önemli yapılarından biri olarak, geçmişten günümüze uzanan bir mirası temsil etmektedir. Mimar Sinan'ın dokunuşlarıyla daha da değerlenen bu kutsal mekân, gelecek nesillere aktarılması gereken önemli bir kültürel hazinedir.