Gazze'de Barış Umudu! Türkiye'nin Tarihi Rolü Ne Olacak?
Gündem

Gazze'de Barış Umudu! Türkiye'nin Tarihi Rolü Ne Olacak?


10 October 20255 dk okuma4 görüntülenmeSon güncelleme: 10 October 2025

Gazze'de sağlanan ateşkes, bölgede kalıcı bir barışın tesisi için umutları yeşertti. Ancak bu ateşkesin kalıcı bir çözüme dönüşebilmesi için uluslararası toplumun ve özellikle Türkiye'nin aktif rol alması gerekiyor. Peki, Türkiye bu süreçte nasıl bir rol üstlenebilir? İki devletli çözüm mümkün mü? İşte detaylar…

Gazze'de Ateşkes: Bir Başlangıç mı, Yoksa Sadece Bir Mola mı?

Gazze'de sağlanan ateşkes, aylardır süren acıların dindirilmesi adına önemli bir adım olsa da, tek başına yeterli değil. Geçmişte yaşanan benzer durumlar, geçici çözümlerin sadece bir sonraki çatışmaya kadar zaman kazandırdığını gösterdi. Bu nedenle, uluslararası toplumun ve bölge aktörlerinin hedefi, sadece silahları susturmak değil, kalıcı bir barışı tesis etmek olmalı. Türkiye, Amerika Birleşik Devletleri, Mısır ve Katar gibi arabulucuların yürüttüğü diplomasi trafiği bu süreçte büyük önem taşıyor.

Ancak barışın inşa edilmesi, ateşkesin sağlanmasından çok daha zorlu bir süreçtir. Tarafların anlaşma şartlarına uyması hayati önem taşırken, asıl odak noktası, bu fırsatı on yıllardır süren sorunu kökünden çözecek bir siyasi ufka dönüştürmek olmalı. Peki, bu siyasi ufuk nasıl şekillenmeli?

İki Devletli Çözüm: Kalıcı Barışın Anahtarı

Uzmanlara göre sürdürülebilir barışın tek formülü, İsrail ve Filistin halklarının, egemenlik haklarına saygı duyulan, sınırları tanınmış ve güvenlik içinde bir arada yaşayacağı iki devletli bir çözüm. Bu vizyon, sadece Filistin halkının meşru devlet kurma hakkını teslim etmekle kalmaz, aynı zamanda İsrail için de uzun vadeli güvenliğin tek gerçekçi garantisini sunar. İşgalin sona ermesi ve Filistinlilerin kendi kaderini tayin etme hakkının tanınması, barış denkleminin vazgeçilmez bir parçasıdır.

Bu tarihi fırsat, hamasi nutukları bir kenara bırakıp, bu nihai hedefe yönelik somut ve güvenilir bir yol haritası oluşturmak için kullanılmalıdır. Türkiye'nin bu süreçteki rolü ise kritik öneme sahip. Peki, Türkiye nasıl bir rol üstlenebilir?

Türkiye'nin Garantörlük Rolü: Barış İçin Yeni Bir Model mi?

Barışın sadece kağıt üzerinde kalmaması, sahada da korunması gerekir. İşte bu noktada, Türkiye'nin bölgede üstlenebileceği potansiyel garantörlük rolü ciddi bir şekilde tartışılmalıdır. Türkiye'nin bölgede bir barış gücü bulundurması fikri ne kadar gerçekçi?

Bu modelin hayata geçirilmesi, şüphesiz ki çok boyutlu diplomatik ve siyasi bir süreci gerektirir. Böyle bir gücün varlığı, öncelikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı gibi güçlü bir uluslararası meşruiyet zeminine oturtulmalıdır. Bu, görevin uluslararası hukuka uygunluğunu temin edilmesi gereklidir. Bu hususta tarafların rızası da kritik unsurdur. Hem İsrail'in hem de Filistin'in böyle bir gücün varlığını kabul etmesi ve istemesi gereklidir.

  • Türkiye'nin bölgeyle olan derin tarihi ve kültürel bağları,
  • Her iki tarafla da diyalog kanallarını açık tutabilme potansiyeli,
  • NATO'nun en güçlü ordularından birine sahip olması,

Türkiye'yi bu rol için eşsiz bir konuma getirebilir. Türkiye'nin garantörlüğü, anlaşmanın şartlarının uygulanmasını denetleyen ve ihlalleri önleyen caydırıcı bir güç olabilir. Ayrıca Mısır, Katar ve diğer önemli bölge ülkelerinin de bu sürece destek vermesi, Türkiye'nin rolünü kolaylaştıracak ve barışın daha geniş bir tabana yayılmasını sağlayacaktır.

Elbette bu, zorlu bir yoldur ve önünde ciddi engeller bulunmaktadır. Ancak, on yıllardır çözülemeyen bu soruna yönelik artık klasikleşmiş yöntemlerin dışına çıkmak ve yenilikçi çözümler düşünmek bir zorunluluktur. Türkiye'nin potansiyel barış gücü misyonu, bölgede istikrarı sağlayacak, insani yardımların güvenli bir şekilde ulaşımını temin edecek ve en önemlisi, siyasi çözüm sürecinin işlemesi için gerekli olan güvenli ortamı yaratacaktır.

Gazze'deki ateşkes, kalıcı barış için sadece bir başlangıçtır. Bu fırsatın heba edilmemesi, iki devletli çözüme olan bağlılığın somut adımlarla gösterilmesi ve Türkiye gibi bölgesel güçlerin barışın garantörü olarak sahada aktif rol almasını sağlayacak cesur mekanizmaların kurulmasıyla mümkündür. Acıların son bulması ve Ortadoğu'da yeni bir sayfa açılması, ancak böyle kapsamlı ve kararlı bir yaklaşımla mümkün olacaktır.